Mevsimler ve adet döngüsü benzetmesiyle pek çok kaynakta karşılaştım. Adet döngüsünü anlamak, ihtiyaçlarımızı anlamaya ve bedenimizle olan ilişkimizi iyileştirmemize yardımcı olabilir. Pek çok kadın, döngüsüyle uyumlu yaşadığında bedeniyle daha temasta kalıyor.
Döngüyü, dört mevsimi içinde barındıran bir 28 gün olarak düşünebiliriz (tabii ki her döngü farklıdır). Bu dört mevsim, gerçekte de olduğu gibi, farklı koşullara sahip. Dolayısıyla etkileri de farklı.
Birinci faz menstrüasyon, kış mevsimi diyelim. Nasıl ki kış sessiz, yavaş ve genelde içerde, sakin sakin vakit geçirdiğimiz bir dönemse kanama döneminde de beden buna ihtiyaç duyuyor. Bu dönemde yorgun ve halsiz hissedilebileceği için yavaşlamak ve içe dönmek iyi gelebilir.
İkinci fazda, yani bahar geldiğinde östrojenin de yükselmesiyle enerjimiz artıyor, daha yaratıcı düşünebiliyoruz. Bahar geldiğinde mi böyle olunur, yoksa böyle olunduğunda mı bahar bilemem ama cilt ve saçlar ışıldamaya başlıyor. Sosyalleşme isteği artabiliyor.
Üçüncü faz: Yaz geldi, güneş yüzünü gösterdi.Östrojen oldukça yüksek seviyelerde. Bu dönemde daha özgüvenli hissedebiliriz. İnsanlarla bir araya gelme ve sosyalleşme isteğinin en çok arttığı dönem olabilir.
Ve son faz, sonbahar. Progestoren yükseliyor. PMS, diğer bir adıyla Adet Öncesi Sendrom’a denk gelen dönem. Duygudurum ve iştahta değişimler görülebilir. Yorgun, halsiz, başarısız hissedebiliriz, içe çekilme ihtiyacımız olabilir. Vücutta ödem hissedilebilir.
Ve sonra sil baştan başlıyoruz.
Dışarıdan aldığımız mesajları düşününce (beslenme önerileri; verimli, üretken, mükemmel olmaya dair baskılar vb) içeride gerçekleşen bu değişiklikleri fark etmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu konularla ilgiliyseniz Instagram hesabıma göz atabilirsiniz.
Ayrıca bu konuyla ilgili bir podcast’i de sizinle paylaşıyorum, ben keyifle dinledim.